By safakdirik | 09/10/2016 | 0 Comment
Eve iki metro hattını kullanarak gitmem gereken günlerden biriydi ve aktarma istasyonunda diğer hatta doğru giderken kulağıma gayet usta bir gitaristin çaldığı sevdiğim bir parçanın introsu geldi. Hem sevdiğim bir parçaydı; hem de çalan döktürüyordu… 🙂
Acelem de yoktu; koşturmadan yavaşça ilerliyordum; cebimdeki bozukluklardan ben de diğerleri gibi bıraktım; alt kattaki durağıma indim. Bulunduğum yerden sanatçının çalmaya devam ettiği parça çok rahat duyuluyordu. Ekran metronun gelmesi için 3dk kaldığını soyluyordu; ben de elimdeki telefonla cevaplamam gereken postaları cevaplıyordum. Parça bittiğinde trenim de varmak üzereydi… Sonra ayni sanatçı başka parçaya geçti; harika bir parça daha gelmişti… Gelecek olan treni pas geçip dinlemeye devam edebileceğimi düşündüm. Zira evde beni bekleyen daha iyi bir isim yoktu. Bir 10dk daha bekleyebilirdim…
O parçadan sonra bir başka sevdiğim parça… sonra bir tane daha… ( adam gayet güzel de gidiyordu). Bakirsin gelecek treni de pas geçebilirim diye düşünürken, müzisyenin çalmaya başladığı parça, dinlediğim ilk parçaya dondu… Adamın repertuarı hepi topu 4 parçaymış meğerse… 🙂 Treni benim gibi bilerek kaçırmadığınız surece o istasyonda kaldığınız maksimum sürede döngüyü yakalamanızın mümkün olmadığı zekice bir repertuar…
Hepsini ayrı güzel çalıyordu evet… Ama başka bir parça isteğinde bulunsanız ayni güzellikte çalabilir mi emin değilim mesela… Yine de bu durum onun pazarlama stratejisini değiştirmiyor.
4 parça da müziğin müzik olduğu 80lerin sonu 90larin başı popüler; müzikten pek anlamasınız bile ortalama bir insanin zevkine hitap eden ama ortalamanın çok üzerinde icra edilen parçalardı.
Yüzlerce müzik parçasını çalışacağına ; defalarca ayni parçaların pratiğini yapmıştı belli ki. Eserlerini sattığı alanda; tam da müşterilerinin ihtiyacı olan kadarında ustalaşmıştı belli ki. Benim için tam bir “yalın” örneği oldu bu.
Düşünsenize metrodaki bir müzisyeni kaç en fazla kaç dakika dinlersiniz? Oldu da benim gibi uzun sure dinlediniz bu müzisyenin mevcut gelirlerine negatif bir etki yaratır mi? Ortalama, hatta ortalamanın üstünde bir performans ile onlarca parçayı çalabilen bir müzisyen ile sadece 5 parçayı mükemmele yakin çalan bir müzisyenin gelirleri o metro istasyonunda nasıl bir farklılık gösterir sizce?
Hizmetini satan bu müzisyen, hedef kitleyi iyi analiz etmiş (bildikleri hatta sevdikleri bir parça çalınıyorsa; performans güzelse yanından geçenlerden bahis alması daha kolay, aksi taktirde sokak dilencisi gibi sadece cebindeki bozuklukları atan kesime hitap edecek ve bu kesimin de o adamın ne çaldığı ile ilgilendiği pek söylenemez) Müşteri için anlam ifade eden hizmeti seçmiş ( durakta bekleyen bir yolcu en fazla 3 parça dinleyebilir!!! )
Dünyanın en iyi müzisyeni bile olsanız bir metroda performans sergileyerek kazanacağınız miktar en fazla 21 $ (bir sosyal deneyde ispatlanmıştı). (biletlerin kişi başı en az 100$ dan satıldığı konserler veren ünlü bir kemanistin metrodaki performansının ederi) Deneyi bildiğinizi düşündüğümden tekrar anlatmıyorum…
Talip olduğunuz bir Pazar var ( metro istasyonundaki müzik severler). Bu pazarda elde edebileceğiniz maksimum gelir belli (en fazla 20€ ). Bunu elde etmek için kaynaklarınızı (zamanınızı) müşterinin aslında ihtiyacı olmayan hizmetleri geliştirmek için mi kullanacaksınız? (saatlerinizi farklı parçalardaki yeteneğinizi geliştirmek için mi kullanacaksınız ) ; yoksa sadece müşteri için değerli olan ürünleri mi geliştireceksiniz? ( zira müşteriniz en fazla 3 parça ile ilgilenebiliyor)
Durumun tam tersi başka bir örnek vereyim:
Yıllar önce bir haber programında Anadolu’da tarihi bir yapıyı 10´a yakin farklı dilde turistlere tanıtan bir adam vardı. ( benzer isi yapan farklı bir bölgede bir çocuk daha vardı yanlış hatırlamıyorsam). Haber manşeti “ Büyük basari! 10 dile hakim bir vatandaşımız; üstelik ilkokuldan sonra eğitim de almamış” seklinde idi. Yalnız o vatandaşımız turistlerle iletişim kurduğu dillerden hiçbirine aslında hakim değildi. Tanıttığı yer için ezberlediği cümleler dışında bu dillerde fikir beyan etmesi mümkün değildi (ortada bir basari var; bu kadar şeyi ezberlemenin kolay olduğunu da söylemiyorum; mesela ben yapamazdım). Gelen turistleri ortalama bir İngilizce karşılayıp tüm yapıyı anlatarak gezdirmek için hizmetini pazarlayan bir rehber ile; turistin ana diline göre seçenek sunan başka bir rehberi karsılaştırın… Günün sonunda en fazla tercih edilen hangisi olurdu? Sonuçta iyi İngilizce bilmeyen bir Japon olduğumu varsayarsak 1 saatlik gezim için yeterli Japonca konuşan ve bana yapının önemli bölümlerini ana dilimde anlatan birini tercih etmem çok doğal olacaktır.
Elbette bu iki örnekte de “Yeteri kadar ve sadece içinde bulunduğunuz durumu kurtaracak kadar öğrenin.” demek istemiyorum. Bilgiye sahip olmak güçtür; ama sahip olacağınız en büyük “Güç” de yine bilgi…
Hedefiniz şüphesiz Broadway de bir müzikalde rol almak olmalı ama geçiminizi kazanmak için sokakta dans etmek zorunda iseniz is planınızı revize etmenizde fayda var.