By safakdirik | 23/01/2017 | 0 Comment
Gözler yarın TCMB nin vereceği faiz kararında, bu konuda beklentimi yazmadan edemezdim 🙂
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var ; TCMB nin ana görevi fiyat istikrarıdır. Bakın görevlerinden biridir demiyorum, ana ve yegane görevidir! . Sadece ben de demiyorum , MB web sitesini açtığınızda headline’ da bunu siz de görebilirsiniz.
Nedense kuyruğu her sıkışan TCMB e kendince baska görevler atfedebiliyor. O sebeple önden belirteyim istedim.
MB nin elinde amacı doğrultusunda kullanmak üzere bazi enstrümanlar vardır ve görevinin gereğini yaparken bunları kullanmakta özgürdür. Bağımsız anlayacağınız; bu bağımsızlığı yasalarla güvence altına alındığının da altını çizmek gerek. İyi de “Bağımsız olması çok mu önemli?” ; önemli falan değil buz gibi “zorunlu”. Aksi düşünülemez bile… 300 yıllık kapitalizm tarihinde aksi durumların yürümediği çokça görüldü, bircok tezle desteklendi , ekonomi yasalarıyla kanıtlandı. Tartışmaya açık bi konu değil yani..
Döviz kurlarında son zamanlardaki belirsizlik hepimizin malumu, bu konuya girmeyeyim şimdi. Herkes az-çok ilgisi/bilgisi dahilinde takip ediyor.
Halkın kriz diye gördüğü/bildiği ve kötü tecrübe olarak aklında yer eden ’94 ve 2001 krizlerinde kurun serbest bırakılması (devalüasyon) travmaları var sadece. Ozamandan beri bir çoğumuz için ekonomiyi takipte döviz (özellikle dolar) tek gösterge. O kötüyse mahvolduk, o stabilse herşey yolunda algısı zihinlerimizde yer etti. Yönetenler de bu algıyı çok güzel kullandı. Dış borcu 10 ‘ a katlamanız sorun değildi mesela, dövizde 10% hareketlenme olmadığı sürece. Bir de bunu birden yapmadığınız müddetçe de durumu sorun etmiyordu halk…
Neyse konumuza dönelim. Şimdi fiyat istikrarını sağlamak için TCMB nin atacağı adımlar bazı politik sebepler nedeniyle Yönetenlerin işine gelmeyebilir. Ama Yönetenler MB’e müdahale etmek için içleri dışlarına sığmasa da bunu yapmaktan çekinirler, zira direk müdahale, veya müdahale çabası bile piyasada parasını MB nin bağımsızlığına güvenerek tutanları rahatsız eder ki, “kaş yapayım derken göz çıkarırlar”. Bunun da farkındalar sanırım.
Ama son 3 aydır işler iyice çığrından çıkmışa benziyor. Kişisel gözlemime göre de Ocak itibariyle topuz tümden kaçtı. Global trendi hepten yok sayabilirim sanırım, zira TL tüm dünya para birimleri içinde en fazla değer kaybeden oldu. (Bu konuda özel sebeplere sahip Meksika pezosunu bile geride bıraktık ), Yani sebep “içerde” , başka yerde aramayalım…
Görevini yapmasi gereken TCMB (hele hele enflasyon hedeften çokça sapıp yıllık 8.53% olmuşken), başının hemen üstünde sallanan “ faizi arttırma! ” telkin veya zorlamalarına rağmen nasıl yol alacak? Bu arada piyasanın MB nin ay sonunda faiz arttırması yönünde fiyatlama yaptığını da hatırlatayım. 24 Ocak’ta yapacağı toplantıdan çıkacak kararı hep birlikte görecegiz. Faizi arttıracağına kesin gözüyle bakılıyor. Fiyatlama en az 25 baz puan arttırım olacağı şekilde yapılmış ama ağırlıkla beklenen 50 baz puan, gerekli toparlamanın sağlanmasi için ise 75 baz puan gerekiyor ama büyük abiler sinirlenmesin diye buna cesaret edeceğine ihtimal veren yok gibi.
Bu şu demek oluyor, 25 baz puan artarsa, kurda bir oynama olmaz, 50 baz puanda biraz gerileme olur, 75 baz puanda kurda TL lehine aşağı yönlü hareket gözlenir, ama bu da hükümetin elini diğer alanlarda zayıflatır.
Yine kişisel tahminim o ki geçtigimiz haftalarda MB başkanının da dahil olduğu, Yönetenlerin yaptığı ekonomi toplantısında buna da bir çare buldular. (tamamen kisisel tahminim, kesinlikle bir yatırım tavsiyesi degilö herhangibir duyuma dayanmıyor)
Bu çözümü anlatmadan önce yıl başından beri TCMB nin aldığı önlemleri hatırlayalım:
Dolar 3,94’ü aşarak rekor kırınca MB “ben buradayım” mesajını piyasaya vermeye başladı.
10 OCAK : Sağlıksız fiyat oluşumlarına karşı gerekli tedbirleri alacağını ifade eden MB, bankalararası para piyasasında bankaların borç alabilme limitlerini 22 milyar TL’e düşürdü. Aynı gün, yabancı para zorunlu karşılık oranlarının tüm vade dilimlerinde 50 baz puan indirildiğini, bu değişiklikle finansal sisteme yaklaşık 1,5 milyar dolar ilave likidite sağlanacağını duyurdu.
Bu ne demek?
Ey Bankalar ! , Elinizde olmasa bile piyasaya dolar kredisi açabilmenize izin veriyorum. Ha bi de TL ihtiyacınız olursa bunu da pozisyonlarınızı TL e cevirerek yapın. TL öyle eskisi gibi kolay bulunmayacak.
12 OCAK: 1 hafta vadeli repo ihalesi açmayarak, likidite politikasında daha sıkı bir duruşa geçti, piyasa yapıcı bankaları “Geç Likidite Penceresi (GLP)”ne yönlendirerek fonlama maliyetini yükseltti.
Bu ne demek?
Ey Bankalar ! TL lazımsa bunun maliyeti yuksek olur ( Bildigin faiz arttırımı aslında). Bir nevi sıkılaştırma adımı.
13 OCAK : Gerekli görülen günlerde Borsa İstanbul bünyesindeki repo pazarlarında MB tarafından yapılan fonlama tutarının sınırlandırılabileceğini duyurdu, bankaların gün sonunda kalan likidite ihtiyaçlarını GLP’den yüzde 10 faizle karşılayabilmelerinin mümkün olduğunu belirtti.
Ayrıca TCMB bünyesinde faaliyette bulunan Bankalararası Para Piyasasında bankaların borç alabilme limitlerini 22 milyar TL’den 11 milyar TL’ye düşüren TCMB, 12 Ocak’tan bu yana 1 hafta vadeli repo ihalesi açmayarak TL likiditesini sıkılaştırmaya devam etti.
Bu ne demek?
Ey Bankalar ! Önceki ilk iki adımımı sallamadınız galiba ? Bak hala ısrar ediyorum, hem limiti bi daha düşürdüm, hem de repo ihalesi açmıyorum! Ne yapcan? Hala gidip dolar mi alıcan?
17 OCAK : Türk Lirası depoları karşılığı döviz depoları piyasasının açılmasına karar verdiğini duyurdu.
Bu ne demek?
MB önceki hamleleri ile likiditeyi sıkılaştırarak TL’nin maliyetini artırıp, spekülatif döviz talebinin önüne geçmede ısrar ediyor
18 OCAK : 500 milyon dolar tutarında 1 hafta vadeli TL depo karşılığı döviz depo ihalesi açtı. (MB nin ilk kez döviz takas piyasasını çalıştırdığını da hatırlatırım)
Bu ne demek?
Takas piyasasının çalıştırılması ile Londra üzerinden yapılan swap anlaşmaları nedeniyle yurtdışına giden TL’nin Merkez Bankasına gelmesinin ve döviz satmadan kur likiditesinin artırılmasının hedefleniyor. Başka şekilde ifade edecek olursak, MB diyor ki Bendeki rezerv doları sanki sendeymis gibi gösterebilirim, sen de TL ni bana satmış gibi gösterirsin, nezaman ki TL lazim olacak önceden anlaştığımız gibi ben senin TL ni serbest bırakırım ve benden sana gecmiş gibi görünen doları takastan kendi rezervime alırım.
Bence dahiyane, aynı miktar likiditeyi yaratmak için rezervini direk eritmesi ihtimalini düşünmek çok daha ürkütücü olurdu.
Kısa sürede ne çok önlem değil mi? Hem de bazılarını daha önce hic kullanmamışken. 24 Ocak a bırakmadan, faiz arttırmadan çözebiliriz diye düşünülmüş olabilir. (her nekadar bazı önlemler bildigin faiz arttırımı olsa da)
Hem Yönetenleri kızdırmamış olurum, hem de fiyat dengesini korurum denmişti ama ufak geri dönüşler dışında mevcut ateşi söndürmüşe pek benzemiyor. Beni korkutan da bu etkisizliği oluyor aslında. Piyasayi domine etmekten ziyade piyasanın arkasında koşan bir banka var gibi hissediyorumç
Şimdi merakla MB’nin ne yapacağı bekliyoruz.
Şuan politika faizini yüzde 8’de tutuyor. Faiz koridorunun alt bandı yüzde 7,25’te, üst bandı da yüzde 8,50’de. Ee ama enflasyon 8.53% ?? Ne yani?? Negatif faiz mi uyguluyor MB ??? (yukarıda durumu dengelemek icin en az 75 baz puan uygulaması gerektiğini bundan söylemiştim)
ÖZET GEÇİYORUM:
MB faiz arttırmak zorunda, Yönetenler istemiyor…
MB : Bak! rakamlar ortada, bunu yapmazsak uzun dönemde etkilerinin altından kalkamayız.
Yönetenler: Ama arttırırsan zincirleme diğer tüm faizler de artacak, ozaman suni yaratılan, tamamen krediye dayalı ekonomi de etkilenir, istihdam azalır vs vs. Vatan hainliğinin alemi yok, Aklına getirme öyle seyler..
MB: Ama rakamlar??
Yönetenler : Ya o hallolur, Mesela biz enflasyonu düşürürsek sen faizi arttırmaktan vazgeçer misin?
MB : Siz ? Enflasyonu düşürmek? Durum bu haldeyken ? Bi de rıca ederım ciddi olalım lütfen, hangi enstrüman var elinizde ki bunu gerçekleştirebiliceğinizi düşünüyorsunuz?
Yönetenler : İlahi! kişi başı milli geliri bi gecede 1600$ arttırmış adamlarız , enflasyonu birkaç yüzde mi düşüremeyeceğiz … duymamış olayım
MB : Nasıl olur?, matematik bu! Index ortada..
Yönetenler : biz de onu diyoruz “ Index ortada” 🙂 çekip çevrilebilir yani… Sen şimdi 24 Ocakta toplan ,istersen arttır faizi ama topuzu da kacirma, biz de 25 Ocakta toplanıp enflasyon hesabını değiştirelim. Mesela en fazla gıda yükseliyor, onun ağırlığını indirelim. 3 Şubat’ta enflasyon açıklandığında rahat edersin,
(Yukarıdaki senaryo tamamen benim hayal ürünü bir dialog, herhangibir kaynağım yok, adı üstünde senaryo) Ama MB nin adimlari yetersiz kaldi , enflasyon toplantısı tam da faiz kararının ertesi güne ayarlandı, Yönetenler israrla “MB bagimsizdir” diye mesajlar verme zorunlulugu hissediyor vs vs. pek haksız sayılmam aslında
Peki cidden Yönetenler bu numaralarla kafalarına göre oynayabilirler mi?
Evet, hem son 10 yıldır yapıyorlar da… Aşağıda OECD ülkelerinde enflasyon hesaplarındaki ağırlıkları görebilirsiniz. Ülkemizde açlık sınırında (bu sınırınn asgari ücretin üzerinde olduğunu unutmayın) yaşayan bir aile gelirinin yarısından fazlasını sadece gıdaya vermek zorundaç (bknz. İşçi sendikaları Fedarasyonunun araştırması) yani bu ailelerin tüketimlerinin çoğu gıda.
10 yıl evvel enflasyonda gıda ve alkolsüz içeceklerin payı 29% iken şuan 24%nin altında…
https://stats.oecd.org/Index.aspx?DataSetCode=MEI_CPI_WEIGHTS
Rakamlarla oynamaya gelince ;
Ne zamanki Yöneten’ler birşey değiştirecek, hemen başka ülkelerdeki uygulamalardan örnek verirler. “Ya kardeşim bunu sadece biz yapmıyoruz, gelişmiş tüm ülkelerde durum bu. Bak Amerika’da bu oran 10%nin de altında, biz yine 20% veriyoruz. Hatta bu yeni oran Avrupa’nın diğer tüm ülkelerinden fazla. Bu eleştiriler her bilmem ne zihniyeti …” vs vs. Dogru da… Ama bu ülkelerdeki vatandaşın gelirlerinin yüzde kaçını gıdaya harcadığını da kıyaslayalım o vakit. Bu konuda dengimiz (gelir dağılımı vs düşünülünce) Rusya olabilir belki, onda da gıdanin enflasyondaki payı 30%nin üzerinde.
Kısaca çok suni cözümler üretiyoruz, bununla da kalmayıp sayılarla oynamaya başlayacağımız, hatta gizliden gizliye değil açık açık hesapları değistirmeye uğraşacağız gibi hissetmeye başladim.
Daha da korktuğum, yeni bir negatif dalganın geleceği çoktan kabullenilmiş, sadece kısa vadeli çözümler ile bunun en azından birkaç ay daha ötelenmesi hedefleniliyor gibi…
Dedim ya, yukarıdakiler kişisel kaygım, umarım hepsi hatalı öngörü olarak çıkar ve ben de bu yazıyı 2 gün sonra veya en gec 3 Şubat’ta enflasyon açıklanınca silerim.
23/01/2017
Şafak Dirik